Günümüz Türkçesiyle;
1607
Temmuz ayı ortaları, Şam illerinde bir salgın baş göstermiş idi. Kimileri bu
belayı İsa Peygamberin doğumundan bu yana yetmiş altı yılda bir turunu
tamamlayıp miladi on yedinci yüzyıl başlarında yirmi ikinci kez gökte beliren
kuyruklu yıldıza yormuş, kimileri de İsfahan kentinden gelen Acem tüccarlarını
sorumlu sayıp söz konusu felaketleri Halep kervansaraylarının başına sardığına
inanır olmuştu. Doğu illerinde Osmanlı halkının deyimiyle olanca ölünün,
gömüldükten bir süre sonra toprağı eşeleyerek mezarlarından çıktığı ve bazen
evlerin avlularında, bazen de ıssızda gezer olup tüm bunlardan habersiz
kimselerin canına kastettiği anlatılagelmişti. Yaşayanlardan olmayıp çürümesi
ilerlediği halde bilinçsizce hareket etmeye devam eden olanca ölüye halk
arasında "dirilen ölüler" dendi ve o andan itibaren kıyametin gelişi
hayvan nesline malum, ifrit tayfasına ilham ve insanoğluna haber oldu.
Ölü
yığınlarını bilinçten yoksun halde hayata döndüren uğursuz salgın, Kuzey Afrika
üzerinden Akdeniz ‘e ulaştığı sıralar adına Kara Haydar denen korsan reisi, Müslümanların
“Deniz Ejderi” dediği, ecnebilerin ise “Kara Ejder” adını taktığı
kadırgasındaki Kuzey Afrikalı ve Berberi Araplarından oluşan tayfasının
isyanını bir avuç levendiyle bastırmakla meşguldü. Bu sunuş, Deniz Ejderi namlı
Kara Haydar Reis ‘in seri halindeki macerasının başlangıcını ifade eder.
----------------
"O
ilkin mahlûku yaratıp sonra da tekrar diriltecek olandır ki, bu ona göre
(birinciden) pek daha kolaydır..."
(Rûm suresi 27. ayet)
----------------
- YARIN BAŞLIYORUZ -
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder